Bebeklerle daha doğmadan mı konuşmalıyız?

Bebeklerle daha anne karnındayken mi konuşmaya başlamalısınız? Bunun cevabı evet. Bu eylem, bebeğin beyin gelişimini destekler ve daha birçok faydanın yanı sıra, anne ve bebek arasında özel bir bağ kurulmasını sağlar.
Bebeklerle daha doğmadan mı konuşmalıyız?

Son Güncelleme: 14 Ekim, 2018

Bebeklerle daha anne karnındayken mi konuşmaya başlamalısınız? Tüm uzmanlar, buna evet diyor. Fetüsün beyin gelişimini desteklediği gibi, daha ilk aylardan anne ve bebek arasındaki bağın oluşmasını da sağlıyor.

İçgüdüsel olarak, birçok kadın karnındaki bebekleriyle konuşma ihtiyacı duyar. Bunun sebebi tekmelemesine tepki vermek olabilir. Ancak, tıptaki gelişmeler, hamileliğin 6. ayından sonra bebekle konuşmanın oldukça faydalı olduğunu gösteriyor.

Bu yüzden, bebeğinizle daha doğmadan konuşmanın faydalarını sıralayacağız.

Bebeklerle daha anne karnındayken mi konuşmalıyız?

Daha önce de bahsedildiği gibi, uzmanlar, anne karnındaki bebekle konuşmanın oldukça faydalı olduğu konusunda hemfikir. İşte ana faydaları:

Sağlıklı bir bağ

Hamileliğin altıncı ve yedinci ayları arasında, bebeklerin duyma kabiliyeti neredeyse tamamen gelişmiştir. Bu yüzden, etrafındaki sesler dikkatini çekmeye başlar. Örneğin, annesinin sesi ve kalp atışları.

Tabi ki, bu sesleri net bir şekilde duyamazlar. Çünkü amniyotik sıvının içindedirler. Ancak, bu sesleri sürekli olarak duymak aşinalık ve güven hissi duymalarını sağlar.

Öyle ki, 6. aydan itibaren fetüs dış çevresinin farkındadır. Ayrıca, duyduğu güzel sesler yüzünden hareket edebilir veya yüksek seslerden korkabilir. Bunu, doktorlar bebeklerin kalp atışlarını ölçerek buldular.

Bu nedenle, anne, baba ve ailenin diğer üyelerinin sürekli olarak bebekle konuşması bebeğin o seslerle bir bağ kurmasını sağlar. Ayrıca, ebeveynlerin de henüz doğmamış bebeklerine sevgi duymasına sebep olur.

mutlu aile

Oluşumu üzerindeki faydaları

Uzmanlar, bebeklerle konuşmanın ve onlara şarkı söyleyip müzik dinletmenin, b eyin gelişimleri için iyi bir uyarıcı olduğunu düşünüyorlar.

Bu dış uyarım, çocukta dinleme isteğini ortaya çıkartıyor. Hatta sesin geldiği noktaya doğru hareket edebiliyorlar. Bu, annesinin kalp atışı ya da gıda iletiminin çıkardığı sesler olabilir.

Bebekler güzel sesler duyduklarında, sevinçten hareket ederler. Bunun bir işareti olarak, kollarını ve bacaklarını kaldırır ve başlarını çevirirler. Bazı anneler, tekme ve hareket hissettiğini de söylüyor.

Bütün bunlar, fetüsün zihinsel gelişimine katkıda bulunur. Ayrıca, sürekli olarak anatomik gelişmenin veya hamileliğin son haftalarında rahmin yaptığı baskının verdiği stresi azaltmak için de yararlı olabilir.

 “Bebeklerin ebeveynlerinin sesini duyması, onlarda güven ve aidiyet hissi yaratır.”

Anne karnındaki bebeklerle nasıl konuşulur?

Annenin, babanın ve kardeşlerin sesi henüz doğmamış bebekle aralarında bir bağ yaratır. Onların seslerini ayırt edebiliyor olur. Özellikle annesinin sesini.

Bebeğinizle konuşurken, bağırmadan sakin bir ses tonu kullanmanızı öneriyoruz. Babalar ve kardeşler, seslerini daha iyi duyurmak için annenin karnına yaklaşabilir.

Konuşmak için en uygun zaman ise, öğle ve akşamdır. Çünkü bebeğin hareketlerinin bu saatlerde daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.

baba

Klasik müzik

Bebekleriyle konuşmak dışında, birçok ebeveyn müzik de dinletir. Çocukların duyabileceği bir seviyede, ancak çok da yüksek olmamalıdır. Çünkü, çocuğu rahatsız edebilir.

Öte yandan, klasik müziğin çocukları daha zeki yaptığı da düşünülüyor. Ancak bu konu halen tartışmalı, çünkü bu alanda yapılmış çok da fazla araştırma mevcut değil.

Her ne olursa olsun, olumsuz bir etkisi olmadığını biliyoruz. Birçok anne, doğumdan sonra bebeklerinin anne karnında duyduğu melodileri tanıdığını ve bu durumun daha kolay uykuya dalmalarını sağladığını söylüyor.

Kısacası, anne ve babalar: Bebeğinizle diyalog kurarak aranızdaki bağı güçlendirmeye başlayın. Sesinize ek olarak da, arada bir annenin karnını okşayın.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Bowlby, J. (1986). Vínculos afectivos: formación, desarrollo y pérdida. Madrid: Morata.
  • Bowlby, J. (1995). Teoría del apego. Lebovici, Weil-HalpernF.
  • Garrido-Rojas, L. (2006). Apego, emoción y regulación emocional. Implicaciones para la salud. Revista latinoamericana de psicología, 38(3), 493-507. https://www.redalyc.org/pdf/805/80538304.pdf
  • Marrone, M., Diamond, N., Juri, L., & Bleichmar, H. (2001). La teoría del apego: un enfoque actual. Madrid: Psimática.
  • Moneta, M. (2003). El Apego. Aspectos clínicos y psicobiológicos de la díada madre-hijo. Santiago: Cuatro Vientos.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.