Ben Senin Hizmetçin Değil Ebeveyninim

Ben Senin Hizmetçin Değil Ebeveyninim

Son Güncelleme: 24 Ekim, 2018

Tüm çocuklar zaman zaman öfke nöbetine tutulurlar. Tekme atma, çığlık atma, ağlama ve sızlanmanın hepsi de çocuklukta sık karşılaşılan durumlardandır.

Birçok aile bu tarz bir durum karşısında çareyi çocuklarına istedikleri şeyi vermekte buluyor. Anne ve babalar yanlış bir şekilde çocuklarının istedikleri şeyi yaptıklarında onları sakinleştirebileceklerini düşünüyorlar.

Uzun vadede ne yazık ki gerçekler onların bu inancının tam tersini gösteriyor. Öfke nöbeti geçiren çocukların her istediğini yapmak bu çocuklarda ailelerini onların her kaprisini ya da her hevesini göğüsleyen ve karşılamak zorunda olan bir çeşit uşak ya da hizmetçi gibi algılamalarına yol açıyor.

Yaşadığımız toplum, her geçen gün hem ebeveynlere hem de çocuklara karşı daha talepkar bir tutum içerisine giriyor. Hepimiz, kusursuz bir iş, sağlıklı bir banka hesabı ve tabii ki ideal aile hayatını içeren yanlış bir fikri çoktan satın almış durumdayız.

Bu yanlış fikri yaşatabilmek için ebeveynler çocuklarını henüz çok erken yaşlardan itibaren normal ders programlarının dışındaki diğer aktivitelere katılmaya zorluyorlar. Bu yoğun temponun içine giren çocuklar sıkılmaya ve kendilerini keşfetmeye vakit bulamıyorlar.

Çocuklarının akranlarından daha önde olmasını isteyen rekabetçi ebeveynlerin tutumu doğal olarak çocuklarını da etkiliyor. Ebeveynler çocuklarına dengeli, saygılı ve oyun oynamalarına zaman tanıyan iyi bir eğitim vermek yerine gittikçe artan oranda sadece akademik başarılarına odaklanıyorlar.

çocuklarda öfke nöbeti

Ben senin hizmetçin değilim

Şu ana kadar yazılanları aklımızda tutarak çocukların neden hiçbir şey yapmadan geçirecekleri bir zaman dilimine ihtiyaç duyduklarını anlamak önemlidir. Çocukların sıkılmaya, düşünmeye ve oyun oynamaya ihtiyaçları vardır. Düşmeyi ve tekrar kalkıp hayatlarına devam edebilmeyi öğrenmeleri gerekmektedir.

Çocukların ailelerinin her saniye onlar ile ilgilenmelerine ihtiyaçları yoktur. Aslına bakarsanız kendi başlarınayken ufak tefek sorunlar yaşamaları kendi duygusal ve zihinsel gelişimleri açısından son derece faydalıdır. Kendi kendilerine sorun çözmeleri, gelecekteki hayatlarında karşılaşacakları birçok farklı durumda onlara yardımcı olacaktır.

Yaşadığımız bu teknoloji ve rekabet çağında birçok ebeveyn çocukları için her şeyi çok kolaylaştırma isteği içerisinde.

Çocuklarına bir travma yaşatma korkusu bu anne ve babaların aslında hiç de istemedikleri şeyleri yapmalarına neden oluyor. Çocuklarının ev ödevlerini yapıp onlara istedikleri her şeyi veriyorlar.

Ama çocuklarına herhangi bir sorumluluk vermiyorlar.

Çocuklarımıza bu şekilde davranarak onların dışarıdaki dünyada da işlerin böyle yürüdüğünü düşünmelerine neden oluyoruz. Onlara, gelecekteki hayatlarında da öfke nöbeti geçirerek etraflarındaki insanlardan istedikleri her şeyi alabilecekleri fikrini aşılıyoruz.

Gelecekte, etraflarındaki en yakın kişilerin bile uzak durmak istediği “zehirli” karakterlere bürünme riski taşıyorlar.

Öfke nöbeti geçirerek her istediklerini aldıkları sürece kendilerini ifade etmeyi öğrenemeyecekleri için etraflarındaki diğer insanlar ile sağlıklı ilişkiler kurmayı da başaramayacaklardır.

Bunu engellemek için ne yapabiliriz?

Çocuklarınıza, onların “hizmetçileri” olmadığınız mesajını verebilmek adına yapabileceğiniz çeşitli şeyler vardır. Bu süreç başlarda biraz zorlu olabilir.

Birçok ebeveyn çocuklarının büyümeleri fikrinden korkar. Onların gittikçe daha bağımsız olmaları ve kendi başlarına bir şeyler başarmaları ebeveynlerinde nostalji ve üzüntü duyguları yaratır.

Buna rağmen biz ebeveynler çocuklarımız için en iyi olanı düşünmek zorundayız.

Çocukluğun görme, düşünme ve hissetmede kendi tarzı vardır. Ve bizlerin bu tarzı kendimizinki ile değiştirmeye çalışmamız kadar saçma bir şey olamaz.

-Jean Jacques Rousseau-

Çocuğunuz ile konuşun

Ama bu konuşmayı o öfke nöbeti geçirirken gerçekleştirmeye çalışmayın. Çığlıklar atarak ağlayan bir çocuk mantığın sesini duyamaz. Önce sakinleşmesini bekleyip ardından onunla konuşun.

Çocuğunuza sakin ama kararlı bir ifade ile bu tarz bir davranışı asla hoş görmeyeceğinizi söyleyin. Bu şekilde davranmaya devam eder ise hiç kimsenin onun ile oyun oynamak istemeyeceğini anlatın.

“Olmak” fiilini “yapmak” fiili ile değiştirin

Bir öfke nöbeti ile yüzleşen birçok ebeveyn çocuklarını “kötü çocuk” olmak ile suçluyor. Çocuğunuza, son derece olumsuz bir anlam içeren bu sözü devamlı olarak tekrarlamak ileride çok daha büyük başka problemlere neden olabilir.

Kızınıza ya da oğlunuza “kötü” olduğunu söylemek yerine “yaptığın şey kötü bir davranış” demek daha doğrudur. Bu cümle ile kabul etmediğiniz şeyin onlar değil ama onların yaptıkları davranış olduğunu belli etmiş olursunuz.

çocuklarda öfke nöbeti - sinirli çocuk

Onlara sorumluluk verin

Çocuklarınıza evde ya da ev çevresinde yapabilecekleri çeşitli işleri gösterin ve öğretin. Bulundukları yaşa uygun, öğrenebilecekleri pek çok öğretebilirsiniz. Bu uygulamanız onların kendi kendilerine yeterlik hislerini kuvvetlendirmek ile kalmayıp kendilerini yararlı da hissetmelerine neden olacaktır.

Katılımcı olmayı ne kadar erken öğrenirler ise o kadar başarılı olurlar. Evde yapılan işlere katılıp yardımcı olmalarının çok faydası vardır.

Yapabileceklerinden fazlasını istemeyin

Oğlunuzun ya da kızınızın hala bir çocuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Yetişkinlerin dünyasındaki tüm sorunlar ile yüzleşmeye henüz hazır değiller.

Çocuklarınıza huzurlu bir şekilde oyun oynayabilecekleri zamanı mutlaka ayırın. İhtiyaç duydukları bu oyun ve sakinleşme vaktini onlara tanımazsanız stres ve kaygı temelli çeşitli rahatsızlıklara sebep olabilirsiniz.

Çocuklarınıza duygularını ifade etme olanağı tanıyın

Duyguların ifade edilmesi kötü bir şey değildir. Çocuk gelişiminin önemli parçalarından biri de duygu yönetiminin öğrenilmesidir. Çocuklarınıza neşe, üzüntü ya da memnuniyetsizlik gibi duyguları nasıl ifade edebileceklerini gösterin.

Ama çocuklarınıza bir şey öğretirken bağırmadan ya da aşağılamadan konuşmaya özen gösterin ve onlara saygı ile yaklaşın.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Bowlby, J. (1986). Vínculos afectivos: formación, desarrollo y pérdida. Madrid: Morata.
  • Bowlby, J. (1995). Teoría del apego. Lebovici, Weil-HalpernF.
  • Garrido-Rojas, L. (2006). Apego, emoción y regulación emocional. Implicaciones para la salud. Revista latinoamericana de psicología, 38(3), 493-507. https://www.redalyc.org/pdf/805/80538304.pdf
  • Marrone, M., Diamond, N., Juri, L., & Bleichmar, H. (2001). La teoría del apego: un enfoque actual. Madrid: Psimática.
  • Moneta, M. (2003). El Apego. Aspectos clínicos y psicobiológicos de la díada madre-hijo. Santiago: Cuatro Vientos.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.