Çocuklarınız Her Zaman Şimdi Oldukları Gibi Küçük Kalmayacaklar, Onlar ile Geçirdiğiniz Vaktin Kıymetini Bilin

Çocuklarınız Her Zaman Şimdi Oldukları Gibi Küçük Kalmayacaklar, Onlar ile Geçirdiğiniz Vaktin Kıymetini Bilin

Son Güncelleme: 05 Ocak, 2019

Çocukluk, çocuğunuzun hayatında çok hızlı geçen ve asla kaçırmamanız gereken bir dönemdir. Çocuklarımız evde bizimleyken bazen ne kadar şanslı olduğumuzu fark etmeyiz.

Hayatlarının o ilk aylarında bez değiştirmekle, mama hazırlamakla ve çamaşır yıkamakla boğuşurken… Bir gün kendinizi, onları ellerinden tutmuş okula bırakırken bulacaksınız. İşte o zaman artık o kadar da ufak olmadıklarını fark edeceksiniz.

Bu ne zaman oldu? Ne zaman böyle bir anda büyüdüler?

İşte o zaman, onların o küçük halleri ile geçirdiğiniz tüm o anları özlemeye başlayacaksınız. Ne üzücüdür ki geçen zaman geri alınamıyor.

Çocukluk, çocuğunuzun hayatındaki dönemlerden sadece biridir, çocuğunuz her zaman küçük kalmayacak

Çocukların büyüme hızı

Büyüme, çocukluğu oluşturan biyolojik bir süreçtir. Çocukların hayatlarının ilk birkaç senesinde hızlı bir boy ve kilo artışı olur.

Bebekler bir yaşlarına ulaştıklarında, ağırlıkları doğdukları güne göre üçe katlanmıştır. Ve yine ilk yıllarında boyları da hemen hemen 25 santimetre uzamıştır ki bu uzama genellikle doğdukları andaki boylarının yarısından fazla olur.

Hayatlarının ilk yılındaki bu fazlasıyla aşırı yüksek büyüme hızları bir daha tekrarlanmaz. İkinci ve üçüncü yaşlarında büyüme hızları ortalamada yarı yarıya düşer.

4 yaşından sonra, çocuklardaki büyüme daha düzenli bir işleyişe kavuşur. Büyüme hızları düzenli olarak artar. Bebekliklerine göre daha yavaş büyüdükleri halde büyümeleri devamlı ve hiç durmayan bir sürece dönüşür.

Sonunda, büyümelerinin son aşaması 12 yaş civarındalarken başlar. Bu yaş ergenlik döneminin de başlama yaşıdır ve çocuklar bu dönemde, hızla büyümeyi tekrar deneyimlerler.

Bu süreç aynı zamanda cinsel olgunlaşmayı da içeren önemli bir olgunlaşma dönemidir.

oyun oynamış çocuklar

Duygusal açıdan da büyürler

Çocuklarımız sadece fiziksel açıdan büyümezler, duygusal gelişimleri de ilerideki yetişkin hayatlarının ana etkenlerinden biridir. Çocuklarımız bu aşamalardan geçerlerken bize ihtiyaç duyarlar ve biz onların her zaman yanlarında olmalıyız.

Çocukların duygu dünyaları, büyümeleri boyunca düzenli olarak gelişir ve bu gelişim biyolojik olarak programlanmıştır.

Zihinsel gelişimleri yavaş yavaş oluşur ve çocuklar hem kendi duygularının hem de etraflarındaki diğer insanların duygularının farkına varmaya başlarlar.

Bu evrede özsaygı gelişimleri esastır ve kendilerine olan saygılarının gelişimi diğer duygu ve his gelişimlerini de etkiler.

Ve yine bu gelişimleri sırasında ne mutlu ki hareketlerini ve duygularını bazı durumlarda sınırlamaları gerektiğinin de farkına varırlar. Bu yaşlarda utanma duygusu onlar için en baskın duygudur.

Onlarlayken yaptığınız her şey gelecekte olacakları kişiyi etkiler

Sizler, çocuklarınızın her zaman rol modelleri olacaksınız, bazen iyi bazen kötü. Onların geleceklerini ellerinizde tutuyorsunuz. Çocuklarınızın önlerine çıkan yol ayrımlarındaki seçimlerini küçük detaylar belirler. Bu nedenle çocuklarımız her gün ve her eylemimizde aklımızda olmalıdırlar.

Çocuklarımıza her başarılarını kutlamayı öğrettiğimiz gibi, her hatalarından ders çıkarmalarını ve hatalı olduklarındaki tavrı ya da davranışı düzeltmelerini de öğretmeliyiz.

Hayatlarını, davranışlarımız ile bizim onlara örnek olmamız şekillendirir. Çocuklarımız bize bir şey anlatırken onları her zaman dinlemeliyiz ve hoşgörülü olmaya özen göstermeliyiz. Bize her zaman ve her koşulda güvenebileceklerini bilmeliler.

ağacın altında aile

Çocuğunuza verebileceğiniz  en güzel hediye onlara ayıracağınız kendi vaktinizdir.

Her şey günlük işlerimizi iyi organize edebilmemiz ile alakalıdır. Tamamen onlara odaklanabileceğimiz bir zaman aralığı ayırmalıyız. Ayırdığımız zamanı eğlenceli bir zamana dönüştürmeye çalışmalıyız.

Çocuklarımızı, alışverişe gitmek, yemek pişirmek ya da en basitinden yıkanmış çamaşırları katlamak gibi günlük işlerimize dahil edebiliriz.

Ve tabii ki ödevlerine yardım edecek, uyumadan önce bir hikaye okuyacak ya da sadece anlattıkları bir şeye gülecek bir vakit dilimi de olmalı.

Beraber geçirilen bu zamanlar her iki taraf açısından da paha biçilemez değerdedir. Zamanın hızla geçtiğini asla unutmayın. Kendi aileniz ile geçireceğiniz zamandan daha iyisini kimle geçirebilirsiniz ki?

Çocukluklarına dair hatıralar biriktirin

bebek ve köpek

Belli bir koku, bazen de bir tat gibi, bir kutuya koyup saklayamayacağımız hatıralar vardır. Yine de çocuğumuzun çocukluğuna dair saklanabilecek de birçok şey bulunabilir.

Doğum günleri, okul başarıları ya da sadece bir bahar akşamüzeri parktaki oyunları gibi önemli anların bol bol fotoğrafını çekmeyi unutmayın.

Nostalji seven bazı ebeveynler bebeklerinin bir tutam saçı, ilk süt dişi ya da bebeklerinin beraber uyumayı sevdiği ilk oyuncak bebeği de saklarlar.

Peki tüm bu hatıra eşyalarını saklamanın en iyi tarafı nedir? Aslında cevap çok basit. Çocuğunuz büyüdüğünde ve sakladığınız tüm bu eşyaları gördüğünde onlara anlatacak bir sürü hikayeniz olacak. Ve yine beraber güzel vakit geçirmenize yarayacak.

Son tavsiye

Yaşadıkları her an ve geçtikleri her evrede yanlarında olmaya çalışın. Beraber geçirdiğiniz kısa anların bile tadını çıkarın, böylece birkaç yıl sonra kendinizi bir sabah uyanıp da çocuğunuzla yeterince vakit geçirememiş olduğunuzu düşünürken bulmazsınız.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Bowlby, J. (1986). Vínculos afectivos: formación, desarrollo y pérdida. Madrid: Morata.
  • Bowlby, J. (1995). Teoría del apego. Lebovici, Weil-HalpernF.
  • Garrido-Rojas, L. (2006). Apego, emoción y regulación emocional. Implicaciones para la salud. Revista latinoamericana de psicología, 38(3), 493-507. https://www.redalyc.org/pdf/805/80538304.pdf
  • Marrone, M., Diamond, N., Juri, L., & Bleichmar, H. (2001). La teoría del apego: un enfoque actual. Madrid: Psimática.
  • Moneta, M. (2003). El Apego. Aspectos clínicos y psicobiológicos de la díada madre-hijo. Santiago: Cuatro Vientos.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.