Anne Olduğumuzda

Anne Olduğumuzda

Son Güncelleme: 17 Mayıs, 2018

Uzun zamandır beklenen an geldi. Sonunda bebeğimizi kollarımızda tutuyoruz ve onunla sonsuz dek sürecek bir bağ kuruyoruz. Anne olduğumuz zaman hayatımız sonsuza kadar değişmiş olur.

Yeni doğmuş yavrumuzla birlikte eve gelir gelmez, annelik becerisi gerektiren çok sayıda temel görevi üstlenmek zorunda kalırız.

Anne olduğumuzda, bizim için tamamen yeni olan sayısız sorumlulukla karşı karşıya kalırız ve esasen yeni bir kimlik oluştururuz.

Nereden başlayacağımızı bilemediğimiz için muhtemelen çıldırdığımızı düşündürecek çok fazla yenilik hissederiz.

Açıkçası, yapmanız gereken ilk şey, bebeğinize güvenli ve huzurlu bir ortam sağlamaktır… Bu basit bir görev gibi görünse de, üzerinde çalışmanız gereken birçok korkuyu alevlendirir.

yenidoğan ve mutlu anne yüzü

Bir anne olarak ilk günlerimiz

Her şeyi gözlemleme ve kontrol etme ihtiyacı, annelerin yaşadığı en doğal ve ilkel duygulardan biridir. Aniden, büyük bir hassasiyetle, küçük ufaklığınızın hayatının size bağlı olduğunu fark edersiniz. Anneler olarak onlara bu hayat yolculuklarında eşlik etmemiz gerekir.

Doğal olarak, birçok diğer endişe de beraberinde kök salmaya başlar ve sonunda hepsi bize ağır gelmeye başlar. İşte bu yüzden, bir anne doğum yaptığı andan itibaren, bütün korku ve yorgunluklarına rağmen, bebeğini her şeyin üzerinde tutacak olan güçlü bir kadın olmalıdır.

Bir annenin sıradaki görevleri; çocuğuna bir koruyucu, arkadaş, avukat ve yoldaş olmaktır. Ve sonunda ne kadar özel şeyler yaptığımızı anladığımız o an gelir.

Aslında bu, genellikle zihnimizde aniden beliriveren bir duygudur. Herhangi bir zamanda veya herhangi bir yerdeyken ortaya çıkabilir. (Bu düşünce hastanede, evde veya bir hafta sonra sokakta yürürken bile oluşabilir).

Bebeklerimizle ilgilenmek için hissettiğimiz karşı konulamaz arzu

Hissettiğimiz o koruyucu anne içgüdüsüyle bağlantı kurma hissi, bebeklerimizi kollarımıza aldığımızda ve onları emzirirken ya da onları uyurken izlediğimizde, onların ne kadar küçük ve savunmasız olduklarını hissettiğimizde ortaya çıkar.

O anda, dünyamızın ve tüm yaşamımızın tamamen değiştiğini hissederiz ve o andan itibaren, kalbimiz sonsuza dek bedenlerimizin dışında atmaya başlar…

Anne olmak, birçok endişe ile birlikte gelir. Örneğin, annelerin sahip oldukları evrensel endişelerden biri, bebeklerinin düzgün bir şekilde nefes alıp almadığıdır.

Çocuğumuzun iyi olup olmadığını kontrol etmemize neden olan o dürtü oldukça şiddetli ve çok güçlüdür. Ve bu duyguya dikkat etmezseniz, ciddi bir endişe krizine yol açabilir.

Ayrıca, ihtiyaç duydukları ilgiyi almadıklarında, çocuklarımızın kendilerini kötü hissettikleri konusunda endişeleniriz. Neyse ki bu endişeler zamanla azalır. Ancak, asla tamamen yok olmazlar.

İki yaşında çocuğu olan bir anne, evdeki elektrik prizleri hakkında endişe duyar, bir genç çocuğa sahip anne ise çocuk kaçıranlar ya da araba kazaları için endişelenir.

annesinin parmağını sıkan bebek

Bebeğinizin büyümesine ve gelişmesine yardımcı olun

Anneler çocuklarıyla birlikte büyürler ve büyüdükçe yeni yaşam evrelerine uyum sağlarlar. Annelerin sahip olduğu diğer bir endişe ise, bebeğin büyümesi ve gelişmesi ile ilgilidir.

Bu nedenle, emzirmenin mi yoksa biberonla beslemenin mi daha iyi olduğu gibi kararlar çok duygusal konular haline gelirse, buna şaşırmamak gerekir.

Çocuğumuzun çok mu kilolu yoksa tam tersine, yetersiz kiloda mı olduğuna dair kaygılarımızla boğuşuruz. Doğru bir şekilde büyüyor ve gelişiyorlar mı diye endişe duyarız.

Diğer insanlar için bunlar önemsiz endişeler gibi görünebilir. Ama bizim için bunlar, anne olmaktan kaynaklanan bir iç hesaplaşmadır.

İşte bu yüzden anne olduğumuzda binlerce güvensizlik, belirsizlik ve fazladan endişe duyma durumu ortaya çıkar.

Bunlar tahammül edilmesi zor olan şeylerdir, ama zamanla onları nasıl yöneteceğimizi öğreniriz.

Kendi annelerimiz bu şekilde yaşadılar. Bu yüzden biz de değerli çocuklarımızı bu şekilde yetiştiririz. Tıpkı gelecekteki annelerin de küçük çocuklarına bu şekilde bakacakları gibi. Çünkü annelikten söz ettiğimizde, kuşkular ve korkular bile bize mantıklı gelir.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Bowlby, J. (1986). Vínculos afectivos: formación, desarrollo y pérdida. Madrid: Morata.
  • Bowlby, J. (1995). Teoría del apego. Lebovici, Weil-HalpernF.
  • Garrido-Rojas, L. (2006). Apego, emoción y regulación emocional. Implicaciones para la salud. Revista latinoamericana de psicología, 38(3), 493-507. https://www.redalyc.org/pdf/805/80538304.pdf
  • Marrone, M., Diamond, N., Juri, L., & Bleichmar, H. (2001). La teoría del apego: un enfoque actual. Madrid: Psimática.
  • Moneta, M. (2003). El Apego. Aspectos clínicos y psicobiológicos de la díada madre-hijo. Santiago: Cuatro Vientos.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.