Doğum izninde evde yaptıklarımızı değersiz gören eşler
Bazen bize karşı bazı sözler sarf ettiklerinde veya “bebek işte, sadece yemek yiyor ve uyuyor” gibi yaklaşımlarla suçladıklarında, bu bizi gerçekten etkiliyor. Çünkü buna inansak da inanmasak da, böyle çiftler var. Bu insanlar fiziksel ve duygusal ilginin sekiz saatlik bir iş kadar yorucu olabileceği ilk aylarda, ebeveynliğe gereken önemi vermeyen insanlardır.
Çocuk yetiştirmek için birkaç yıl boyunca evde kalma ya da kalmama seçimini yapmanın ebeveynlerin alabileceği bir önlem olduğu söylenebilir. Fakat, netleştirilmesi gereken bir şey var: işe gitmese de, annenin yerine getirdiği görev aynı derecede önem taşımaktadır; ve eğer anne de bu görevinden dolayı çok yoruluyorsa, bu görevin göründüğünden daha büyük bir gerekçesi var demektir. Bu konudan benanneyim.com‘da daha önce de bahsetmiştik.
Her şeyden önce, çift olmanın bir ekip çalışması olduğu anlaşılmalıdır. Bu fikir, karşılıklılık, ilgi ve empati üzerine üzerine kurulu ortak proje temelinde mevcut değilse, çocuğu en iyi koşullarda yetiştirmek çok zor olacaktır. Çünkü eğer anne ya da baba, diğer eşin işe gittiği zaman bir bakıcı olarak yalnız ya da yanlış anlaşılmış hissederse, bu olumsuz duygusallık, ilişkiyi ciddi olarak etkileyebilir.
Bizimle birlikte düşünmenizi öneriyoruz.
Doğum izninde evde yaptıklarımızı değersiz gören eşler
Çift var, çift var. Bazı çiftlerde birlikte uyumlu bir hayat sürebilecek harika ve istisnai eşler olur. Bu eşler herhangi bir sitemde bulunmaksızın kusursuz bir senfoninin parçasıdırlar. “Karıma çok yardım ediyorum, kocama çok yardım ediyorum, partnerime çok yardım ediyorum.” gibi klasik cümlelerin duyulmadığı çiftlerdir bunlar.
Yardım, bu çiftler için karşılıklı olma koşullu bir şey değildir; çünkü bu çiftler, aile olmanın çabalar ve adanmışlıkların birleştirildiği ortak bir proje olduğu fikrini benimserler. Bu konuda anlaşmaya önceden varılır ve iki eşten biri doğum iznini seçerse veya çocuk yetiştirmek için birkaç yıl evde oturmayı bile seçse, diğer kişi rolünü üstlenir ve eşinin seçimine saygı duyar.
Bugün, bu gerçeği anlamayan ve yaşamayan birçok çift var. Günün tamamını yeni doğan bebeğe bakmakla geçiren genelde kadınlar ve bazı erkekler oluyor. Zaman zaman anlaşılmadıklarını düşünüyorlar.
“Annem 5 çocuk büyüttü ve bir kez bile şikayet etmedi”. “Eğer bebek uyumuyor ve yemek yemiyorsa, şikayet edemezsin”. “Bütün gün oturuyorsun, ben tüm gün ayaktayım”.
Bu cümleler söylenen tarafı incitiyor, yok ediyor ve zarar veriyor. Ve bu bazen çocukların eğitimini etkilemeye kadar gidebiliyor. Çünkü üzgün bir anne ya da baba çocuğuna elinden gelenin en iyisini veremez. Bunu görmezden gelemeyiz.
Anne ya da baba “kaçırılmış” hissettiğinde
Eve varılıyor ve akşam yemeği hala hazırlanmamış, ütü yapılmamış. Ne giysiler yıkanmış ne de ev temizlenmiş. Bütün gün ne kadar meşgul olabilirsin ki?
Eşlerimizin sadece bunu görmesi çok olasıdır, zor bir günden sonra bebeğin ne kadar sakinleştirilmiş olduğunu ve tatmin edildiğini ne takdir ederler ne de bunun farkına varırlar. Fakat sevildiklerini bilmekten mutluluk duyarlar.
- Bu tip tutumlar her gün tekrarlanırsa, çocuğa bakan anne veya baba çok sınırlandırılmış ve hatta kaçırılmış gibi hissedebilir. Çünkü görevleri, bu güzel ebeveynlik görevi, artık onların hoşuna gitmez. Çünkü en çok sevdikleri insan, eşleri, gösterilen çabayı takdir etmemektedir.
- Çocuğun ilk ay ve yıllarında yaşadığımız dikkat artımı, stres düzeyimizin her zaman yükseklere yakın olmasına sebep olmaktadır. Düşmesinden, yeterince beslenmediğinden ve gerektiği kadar uyuyamamasından korkarız. Riskleri önceden tahmin edip ona göre davranırız ve günün her dakikası bu riskleri aklımızın bir köşesinde tutarız.
- Yorgunluktan şikayet etme cesareti gösterdiğimiz için eşimiz bizi evi ihmal etmekle suçlarsa, o zaman ortada bir durum var demektir. Bizi takdir etmemeleri ve saygı göstermemeleri, karşısında harekete geçmemiz gereken karmaşık bir faktördür.
Evdeyiz ancak bizim işimiz de sizinki kadar önemli.
Belki de çiftimiz şöyle bir anlaşmaya varmıştır: Ben izne ayrılayım, sen de işe git. Çiftler, evde geçim kaynağı sağlanmasından sorumludurlar, ama aynı zamanda, çiftin köklerini şekillendiren bu yeni ve küçük yaşamı büyütmek, eğitmek ve önemsemek de aynı derecede veya daha da önemli bir iştir.
Bu nedenle, şu görüşlere sahip olmamız şart:
- Çocuk yetiştirmek bir iş değil, hayatımızın bir parçası, haftanın 7 günü, günün 24 saati bizi meşgul eden bir sorumluluk.
- Çocuk sahibi olmak yanılsamalara, zamana, sevgiye ve özveriye yatırım yapmaktır. Çift arasında karşılıklılık yoksa, bu projenin arkasında bir dayanak olmaz ve çocuğumuza elimizden gelenin en iyisini verebilmek için gerçek bir yaşam kalitesi gereklidir.
- Evle ilgilenme ikinci sırada gelir; önceliğimiz bebek. Eşinizin kıyafetinde bir yer ütülenmedi diye, bir giysi yüzünden, “gün boyunca hiçbir şey yapmadın” damgasını yemek doğru değil.
Hem annenin, hem de babanın günün sonunda yorgun olduğunu söylemeye hakkı var. Çocuk bakan eş, bütün gün çalışan kişi ile aynı hakka sahip. Ve bunu yapmanız, çocuğunuzun hayatınızda daha az olmasını istediğiniz anlamına gelmez, sadece bir karşılık almak istiyorsunuz ve tabii ki eşinizin anlayışını hak ediyorsunuz.