Çocukluk Dönemindeki Sevgi Noksanlığının Sonuçları
Her çocuğun sevgi ve ilgiye ihtiyaç duyduğu tartışılmaz bir gerçektir. Ancak çocukların tümünün ihtiyaç duydukları bu sevgiyi görme konusunda pek şanslı olduğunu da söyleyemeyiz. Bu yazıda, çocukluk döneminde yaşanan sevgi eksikliğinin ne gibi sonuçlara yol açabileceğinden bahsedeceğiz.
Günümüzde anne ve babalar gitgide daha meşgul ve bitmeyen endişeler içinde yaşayan bireyler haline gelmiştir. Ancak tüm bunlara rağmen yapmanız gereken şeylerin en başında, sorunlarınızın tamamını bir kenara bırakıp çocuğunuza ihtiyaç duyduğu sevgiyi göstermek olmalıdır. Çünkü, çocukluk döneminde sevgi ortamı ile yetişkinlik çağlarındaki sağlık ve mutluluk arasında doğrudan bir ilişki olduğunun altını çizmemiz gerekmektedir.
Bu bağlamda, yetişkin bireylerin çocukları için bir sevgi ortamı yaratmaları ve kendilerinin de çocukları her ihtiyaç duyduğunda onlar için hazır olduklarını hissettirmeleri oldukça önemli bir konudur. Çocukların sevdikleri insanlarla vakit geçirmeleri, hislerini ifade edebilmeleri ve güzel bir aile atmosferi oluşması açısından son derece büyük bir fırsattır.
Çocukluk Döneminde Yaşanan Sevgi Eksikliğinin Sonuçları Nelerdir?
Aşağıda sizler için çocukluk döneminde karşılaşılan sevgi ve ilgi noksanlığının ne gibi sonuçlar doğurabileceğini detaylı bir biçimde ele alıyoruz. Bu konuya gerekli dikkati vermeniz ve çocuklarınızın bu çok önemli ihtiyaçlarını karşılamak için elinizden geleni yapmanız onlar için çok kritik bir değere sahiptir.
1. Hislerin Tanımlanmasında Yaşanan Zorluklar
Çocukluk döneminde yaşanan sevgi noksanlığının sonuçlarından ilki, bu çocukların duygularını tanımlamasında çeşitli problemler yaşamasıdır. Yani anne ve babaların çocuklarına karşı yeterince ilgili olmamaları, onların duygularını sağlıklı bir biçimde nasıl kontrol etmeleri gerektiği konusunda da yeterince kendilerini geliştirememelerine yol açmaktadır.
Bunun sonucunda, bu tür eksikliklerle büyüyen çocuklar güçlü ve zayıf oldukları yönlerinin farkında olma konusunda sorunlar yaşamaktadırlar. Bunun sonucu olarak da bu çocuklar, kendilerini adeta bir boşluk içinde yaşıyor gibi hissetmektedirler.
Ayrıca çocukların duyguları yorumlamayı genellikle kelimeler ve hareketler kanalıyla öğrendiklerinin unutulmaması gerekir. Eğer anne ve babalarından yeterli miktarda sevgi ve ilgi göremezlerse, bu durum tecrübe edecekleri her bir duyguyu anlama ve bunları tanımlama şansına da sahip olamayacakları anlamına gelecektir.
2. Yeteneklerin Sergilenmesinde Yaşanan Zorluklar
Anne ve babaları tarafından yeterince ilgilenilmeyen çocuklar büyük oranda hayatın hemen her alanında oldukça başarısız bir görüntü sergilerler. Bu tür çocuklar kavrama, bağlılık hissetme, duygusal yeteneklerini sergileme ve sosyal anlamda aktif olma konularında eksiklik yaşama eğilimindedirler.
Büyükleri tarafından yeterince gösterilmeyen duygusal hassasiyet ve sevgi, bu çocukların hayatlarının sonraki aşamalarında bağlılık hissetme ve oluşturma konularında zorluklar yaşamalarına yol açmaktadır. Evde ihtiyaç duyulan sınırların çizilmemiş olması, gerek okulda gerekse diğer sosyal ortamlarda uygun davranışları öğrenme konusunda da sorunların çıkmasına neden olmaktadır. Bu tür durumlarda çocukların davranışsal bozukluklar gösterme ihtimali oldukça yüksektir.
“Anne ve babaların yapmaları gereken şeylerin en başında, sorunlarını tamamen bir kenara bırakıp çocuklarına ihtiyaç duydukları sevgi ve ilgiyi göstermek olmalıdır.”
3. Kendine Güven Konusundaki Eksiklikler
Çocukluk dönemindeki sevgi eksikliği aynı zamanda, bu çocukların gelecekte en zorlu ve problemli ilişkilerin kendileriyle olacağı anlamına da gelmektedir. Bu çocuklar, bazen kendilerinin en büyük düşmanının yine kendileri olduğunu düşünebilir ve kendilerini acımasızca eleştirebilirler.
Kendine güven duygusu ile ilgili olan bu tür problemler, hayatlarının istedikleri şeylerle istemedikleri şeyler arasında hiç bitmeyen bir savaş alanına dönüşmesine neden olabilir. Bu tür durumlarda çocuklar kendilerini, diğer insanlara göre daha sert ve acımasız bir biçimde yargılar ve kendilerini hep daha fazla bir biçimde sorumlu tutarlar.
Ancak insanın kendisini sevmeyi öğrenmesi elbette oldukça uzun bir yolculuktur. Bu bağlamda, çocukların önemli birer insan olduklarını ve fark yaratacak yetenekleri bulunduğunu öğrenmeleri oldukça kritik bir gereksinimdir. Bu sayede çocuklar kendilerini görme şekilleri ve etraflarındaki insanlara karşı davranışlarını düzenleme gereksinimleri konusunda ihtiyaç duydukları dönüşümü sağlayabilirler.
4. Diğer İnsanlara Karşı Duyulan Düşük Güven Duygusu
Son olarak çocuklarda sevgi eksikliği ile ilgili bilmeniz gereken diğer bir sorun da, bu tür çocuklarda diğer insanlara karşı güven duyma konusunda ciddi problemlerin baş göstermesidir. Bu tip durumlardaki çocuklar, sevdikleri insanların önünde sonunda kendilerine zarar vereceklerine dair sürekli bir endişe içinde bulunurlar.
Eğer çocuklar huzurlu ve kendilerini mutlu hissettikleri bir ortamda değillerse, büyüdüklerinde de diğer insanlara güven duyma konusunda ciddi zorluklar yaşayabilirler. Elbette böyle bir durum, neredeyse her türlü uzun dönem ilişkinin önünde aşılması güç bir engel olarak karşılarına çıkacaktır.
Bunun dışında güven kavramının pozitif anlamdaki duygusal aidiyet hissinin önemli bir parçası olduğunu da belirtmek gerekir. Çocukların, büyükleri tarafından kendilerine karşı ilgi ve koruma hissi verecek desteği görmeği durumlarda savunmaya yönelik mekanizmalar geliştirerek zarar görmekten kaçınmaya çalışmaları son derece olağan bir sonuç olacaktır.
Sonuç olarak, çocukluk dönemindeki sevgi ve ilgi eksikliğinin çeşitli olumsuz sonuçları olduğunu aklınızdan çıkarmamanız gerekir. Bu sorunun en büyük nedeni, kimi durumlarda anne ve babaların çocuklarına sunmaları gereken en önemli şeyi unutmalarıdır: Sevgi. Bir anne olarak çocuğunuzun sizin için birinci öncelikte olduğunu bilmeli ve onun ihtiyaç duyduğu sevgi ve ilgiyi yeterince gördüğünden emin olmalısınız.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Nerín, N. F., Nieto, M. A. P., & Pérez, M. J. de D. (2014). Relación entre los estilos de crianza parental y el desarrollo de ansiedad y conductas disruptivas en niños de 3 a 6 años. Revista de Psicología Clínica Con Niños y Adolescentes, 1(2), 149–156. https://doi.org/10.7771/2327-2937.1083
- Baena, A., Sandoval, M., Urbina, C., Juárez, H., & Villaseñor, S. (2005). Los trastornos del estado de ánimo. Revista Digital Universitaria, 6(1), 2–14. https://doi.org/10676079
- Bowlby, J. (1986). Vínculos afectivos: formación, desarrollo y pérdida. Madrid: Morata.
- Bowlby, J. (1995). Teoría del apego. Lebovici, Weil-HalpernF.
- Garrido-Rojas, L. (2006). Apego, emoción y regulación emocional. Implicaciones para la salud. Revista latinoamericana de psicología, 38(3), 493-507. https://www.redalyc.org/pdf/805/80538304.pdf
- Marrone, M., Diamond, N., Juri, L., & Bleichmar, H. (2001). La teoría del apego: un enfoque actual. Madrid: Psimática.
- Moneta, M. (2003). El Apego. Aspectos clínicos y psicobiológicos de la díada madre-hijo. Santiago: Cuatro Vientos.