Lohusalık Döneminde Duygusal Destek

Lohusalık Döneminde Duygusal Destek

Son Güncelleme: 23 Mayıs, 2018

Doğumdan sonraki ilk 40 güne, doğum sonrası ya da lohusalık dönemi denir. Bu bedeninizin yeni fiziksel ve psikolojik haline alışmaya ve adapte olmaya çalıştığı bir dönemdir.

Bazı kültürlerde bu dönemde anneler yalnız bırakılmayarak, hem bebeğe hem de anneye bakılırmış. Tabii bütün bunlar olurken, erkekler dışarıda yiyecek bulmak için avlanırlarmış. Ancak şu anda bu gelenek pek yaşanmamakta.

Şu anda sahip olduğumuz sosyal çevre eskiye nazaran oldukça farklı. Birçok kişi ailesinden ya da yakın akrabalarından çok uzakta yaşamakta ve dolayısıyla yaşadığı çevrede de yardım alabileceği insan ya yok ya da çok az sayıda.

Ancak modern yaşam tarzımız böyle bir desteği almamıza izin vermediği için, bu desteğe ihtiyacımız yok demeyeceğiz. Aslına bakarsanız, yeni doğum yapmış annelerin lohusalık döneminde doğum kaynaklı fiziksel ve duygusal yaraları sarabilmek için desteğe ihtiyacı vardır.

ağlayan yenidoğan

Mutlu bir aileye sahip olmak istiyorsanız, lohusalık döneminde yardım alın

Doğumdan sonra gerçekleşen bu durumu ciddiye almalıyız: sosyal, biyolojik ve psikolojik yapımızın doğumdan sonra yeniden yapılandırılması ve iyileşmesi gerekmektedir. Bu bir süreçtir ve bunu en hasarsız şekilde atlatmalısınız. Anne olmak ve yeni doğmuş bir bebeğinizin olması sizi korkunç bir kaosun içine çekecek, yer yer sizi delirtecektir.

Lohusalık dönemi boyunca, her yeni duygu yeni anne olan bireyimizi ürkütür. Anneyi, sırf bebek sahibi oldu diye her zaman mutlu hayal etmeyin. Kimse sabahın beşinde aniden kalkıp bebeğini emzirmeyi pek cazip bulmaz.

Bütün bu saydığımız nedenlerden dolayı, yeni anne olmuş bireyin her zamankinden daha fazla bir duygusal desteğe ihtiyacı vardır. Zaman zaman, sürekli yapmak zorunda olduğu günlük işlerin zorluğundan sıyrılıp, arkasına yaslanmalı, dinlenmeli ve hayal kurmalıdır. Sürekli düşünmek zorunda olduğu şeylerden ve materyalist dünyadan uzaklaşıp, birkaç dakikalığına da olsa yalnız kalmalıdır.

Bu yeni annelerin en çok özlediği duyguların başında gelir. Yeni bir hayata adım atmışken ve çevremizdeki her şey çok hızlı bir şekilde değişiyorken, şüphesiz ki yapmak zorunda olduğumuz fedakarlıklar biraz bizi korkutabilir ve bu duruma alışmak zor gelecektir.

yenidoğan minik parmakları

Lohusalık döneminde yaşanan kimlik kaybı

Yeni doğmuş bir bebeğin annesi olmak, daha önceden sahip olduğumuz sosyal kimliğin değiştiği anlamına gelir. Eskiden sahip olduğumuz kimliği terk edip, pek de kurallarını bilmediğimiz yeni bir dünyaya adım atıyoruz demektir.

Bunun anlamı önceden sahip olduğumuz işin, arkadaşlıklarımızın, ilgi alanlarımızın çeşitli karışıklıklar yaşayacağı, hatta bazılarının uzak anılar haline gelebileceği ve bebek çığlıkları arasında kaybolacağı anlamına gelir. Bu durum başımıza gelince bizi endişelendirir ve üzer.

Bütün bu iç hesaplaşmanın sonucunda bir matem havasına girebiliriz. Çünkü eskiden olduğumuz o muhteşem, aktif, çekici, zeki ve hırslı kadını tekrar olamayacağımız fikrine kapılırız. Üstelik o kadını olmayı başarmak yıllarımızı almıştır.

Tecrübe ettiğimiz bu fiziksel ve duygusal travmanın yanı sıra, hayatta referans aldığımız noktaları da kaybetmişizdir. Çalıştığımız ya da okuduğumuz, yaparken kendimizi bulduğumuz hobiler, gitmekten çok hoşlandığımız yerlerden uzunca bir süre mahrum kalacağızdır. Bunları bilmek insanı depresif bir ruh haline sürükleyen bir şeydir.

boynunda bebeğini uyutan anne

Her şey yerli yerindeyken, rutin hayat bizi tamamıyla içine çekmiştir. Bebeğimiz olduğunda ise, giden bir treni kaçırdığımızı hissederiz ve daha önce bulunduğumuz dünyada tekrar olamayacağımızı biliriz.

Lohusalık döneminde ve sonrasında, artık hayatımız boyunca tek bir role sahip olacağız. Artık anneyiz. Yeri geldiği zaman dünyayı bebeğimizin gözlerinden göreceğiz ve yeri geldiği zaman aynaya baktığımız zaman kendimizi tanıyamayacağız.

Aslında, annelik duygumuzla aramızda olan güçlü bağ bazen bizi hassas ve duygusal bir kişiye çevirebilir. Beynimiz biraz bulanık ve karmaşık duygulardan dolayı sersem hissedebiliriz.

Bunu fark ettiğimiz zaman, özellikle de doğum sonrasında annelere gösterilmesi gereken  şefkat ve duygusal desteğin bir lüks olmadığını ama gerekli bir şey olduğunu anlarız.

Bunu aklımızdan çıkarmayarak, çevremizdeki insanları yardım etme konusunda davet edebilirsiniz. Eminiz ki size yardımcı olacaklardır. Çevrenizdeki insanlar size bu dönemde duygusal desteklerini esirgemezlerse, lohusalık dönemini daha kolay bir şekilde atlatırsınız.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Byrd JE, Hyde JS, DeLamater JD, Plant EA. (1998). Sexuality during pregnancy and the year postpartum. J Fam Pract. 1998 Oct; 47(4):305-8.
  • Enderle, C. D. F., Kerber, N. P. D. C., Lunardi, V. L., Nobre, C. M. G., Mattos, L., & Rodrigues, E. F. (2013). Condicionantes y/o determinantes del retorno a la actividad sexual en el puerperio. Revista Latino-Americana de Enfermagem, 21(3), 719-725. http://www.scielo.br/scielo.php?pid=S0104-11692013000300719&script=sci_arttext&tlng=es
  • Gómez Cantarino, S., & Moreno Preciado, M. (2012). La expresión de la sexualidad durante la gestación y el puerperio. http://rua.ua.es/dspace/handle/10045/24154
  • González Labrador, I., & Miyar Pieiga, E. (2001). Sexualidad femenina durante la gestación. Revista cubana de medicina general integral, 17(5), 497-501. http://scielo.sld.cu/scielo.php?script=sci_arttext&pid=S0864-21252001000500015

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.