Çocuğun Bağlandığı Kişiden Ayrılması Durumu

Çocuğun Bağlandığı Kişiden Ayrılması Durumu

Son Güncelleme: 24 Mayıs, 2018

Bir çocuğun hayatı boyunca taşıyacağı özellikler, hayatının ilk yıllarında gördüğü ilişkilerle ve bağlandığı kişilere göre büyük ölçülerde değişiklik gösterir.

Eğer çocuk doğduğundan beri içerisinde sevgi ve şefkat olan bir yuvanın içerisindeyse, düzgün bir şekilde gelişim garanti edilebilir.

Bu şekilde çocuğunuz kendine güvenen, iyi ilişkiler kurabilen ve başarılı olabilecek bir birey haline gelir.

Bağlılık bir çocuğun hayatında ilk gördüğü kişiyle, ona ilk bakan ve ihtiyaçlarını karşılayan kişiyle olur. Bu genelde annedir, çünkü biyolojik bebeğin ihtiyaçlarını genellikle anne üstlenir. Bu bağlılık kendini küçücük bir gülümsemede, göz yaşında, temas ve iletişimde ya da diğer etkileşimlerde kendini gösterir.

Duygusal bağlanma ve kararlılık

Çocuğun güvendiği bir kişiye güvenli bir şekilde bağlanması gelişimi boyunca duygusal iyi durumunu sağlayan bir şeydir. Olumsuz duygular barındıran negatif bir bağlanma çocukta daimi olan bir güvensizlik hissini, depresyon ya da endişe gibi çeşitli psikolojik hastalıkları tetikler. 

Annenin kişiliği ve hayatı, çocuğuna nasıl ve ne tatta davranacağını belirler. Bütün bu davranışlar, yetiştiği çevre ve hal durumu çocuğun karakterinin oluşmasında oldukça önemlidir. Yani büyük oranda çocuk yetiştiği çevreyi yansıtan bir mizaca sahip olur.

Duygusal olarak özgür ve kendine güvenen kadınlar çocuğuyla sağlıklı bir bağ kurarlar. Ancak kararsız ve kendileriyle ilgili problemleri olan kadınlar, bu konuda diğer annelere kıyasla daha zor zamanlar geçirecektir.

Olumlu duygusal bağlanmayla, öğrenme el eledir. 10. aydan 18. aya kadar çocuklar dünyayı keşfetmeyi öğrenir. Bu süre zarfında kendilerini koruyan birinin olduğunu bilmeleri çocuklarda güven hissini ortaya çıkarır.

Böyle bir bağın oluşmaya başlaması 2. aya tekabül etmesine rağmen, bu hissin en güçlü hissedildiği yaş 2 yaştır. Bu zamanda bağlandıkları kişiden ayrılmaları bebek için zor olacaktır.

Bu ayrılık (bebeğin bağlandığı kişinin işe gitmesi ya da dışarı çıkması olabilir) bebekte genelde acı ve endişe yaratır. Eğer bebek bağlandığı kişinin geleceğini bilirse, yavaş yavaş öğrenmeye başlar.

Bu şekilde çocuğunuz bağlanmak için ikinci bir kişiyi bulacaktır. Bu kişi öğretmen ya da dadısı olabilir. Çocuğunuz bu şekilde kendi kendini idare etmek konusunda daha olgun olacaktır. Çevresindeki yeni ortamları keşfetmeye bu şekilde başlayacaktır.

anne bebek göz göze

Bağlanma kademeleri

Çocuğunuzun birine bağlanmasının 4 farklı kademesi vardır.

  • Doğumdan iki aya kadar, çocuğunuz onu rahat hissettiren herkese bağlanabilir. 
  • İki aydan yedi aya kadar, anne baba evden ayrıldığı zaman ağlar.  
  • Yedinci aydan otuzuncu aya kadar, çocuğunuz yabancılar karşısında endişeli ve panik halinde olur. 
  • Dördünce kademe ise, 30 aydan sonra, çocuğunuzun bağlandığı kişinin ayrılması çocuğunuzun üzgün hissetmesine sebep olur.

Bağlılık, kurulduktan sonra güvenli bir şeydir. Anne babanın çocuğa gösterdiği ilgiyi baz alır ve anne babanın ilgisi çocuğun ihtiyaçlarına cevap verir. Bu şekilde çocuk kendini güvenli hisseder. 

Bağlılık bebeğin biyolojik ihtiyaçlarını karşılayan kişiyle bebek arasında kurulur ve bu genellikle annedir.

Korku ve güvensizlik

Eğer bebek güvensiz hissettiği bir kişiye bağlılık hissederse, bu bazı eksikliklere sebep olur. Ayrıca, bu bağlandığı kişiden kaçınma ve bebeğin kendinden başka hiç kimseyle güvende hissetmeme durumu ortaya çıkar.

Karışık duyguların olduğu bağlılık sonucunda, çocuk kendi hakkında negatif duygulara sahip olurken diğer insanlara karşı pozitif duygular besler.

6. aydan önce bağlandığı kişiden ayrılık yaşandığı zaman sonuçları çok da kötü olmayacaktır. Çocuk kısa sürede alışabilmektedir.

6. aydan 2 yaşına kadar olan sürede bağlandığı kişiden ayrılma bazı problemleri tetikleyebilir.

Bağlandığı kişiden ayrılma çocuğunuzun kişiliğini ciddi anlamda etkiler. Bu sebeple evlat edinme ya da çocukken uzun süre hastanede kalma uzun süreli etkilere sebep olabilir.

annesine gülen bebek

Bağlanılan kişiden ayrılmanın sonuçları

Bağlanılan kişiden ayrılmak kısa sürede strese, gerginliğe ve depresyona sebep olur.

Uzun sürede ise çocuğunuz ikinci bir bağlılığı reddeder, bu da çocuğunuzun beyinsel olarak geride kalmasına ya da sosyal ilişkilerinde problemler yaşamasına sebep olur.

Ayrılmanın sebep olduğu endişe çocuğunuzdan daha çok sizleri etkileyecektir. Yapılan çalışmalarda yetişkinlerin yüzde 7’si etkilenirken çocukların yüzde 4’ü etkilenmiştir. Bu korku kendini koruyan ve şefkat gösteren kişiden ayrılmanın sebep olduğu korkudur.

Bu etkiler 1 ve 6 yaş arasında ağlama ve öfke nöbetleriyle kendini gösterebilir.

Bu korku ve endişe uzun süre var olursa ve ebeveynler üzerinde de etkisini göstermeye başlarsa, o zaman bir problem var demektir. Bu korku kendini tek başına kalmaktan korkma ya da evden ayrılamama gibi korkulara sebebiyet verir. Bağlanılan kişinin ölmesi gibi çözülemez sonuçlar ise hem ebeveynleri hem de aileyi strese sokarak kabuslara sebep olur.

Baş ağrısı, mide ağrısı, baş dönmesi ve kusma gibi semptomlar görülebilir. Eğer bu semptomlar çocuklarda ya da ergenlik çağında olanlarda 4 haftayı geçerse; bu rakam yetişkinlerde genelde 6 haftadır, en iyi çözüm psikolojik yardım almak olacaktır.

Çocuklarla olan ilişkiler materyal üzerinden kurulmaz. Onları dinlemek, onların endişeleri hakkında konuşmak ve kaliteli zaman geçirmek güçlü ilişkiler kurabilmeniz için çok önemlidir.

Bu şekilde yapmak, bağlanılan kişiden ayrılmanın aşılmaz bir travmaya dönüşmesini engelleyecektir.


Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.


  • Bowlby, J. (1986). Vínculos afectivos: formación, desarrollo y pérdida. Madrid: Morata.
  • Bowlby, J. (1995). Teoría del apego. Lebovici, Weil-HalpernF.
  • Garrido-Rojas, L. (2006). Apego, emoción y regulación emocional. Implicaciones para la salud. Revista latinoamericana de psicología, 38(3), 493-507. https://www.redalyc.org/pdf/805/80538304.pdf
  • Marrone, M., Diamond, N., Juri, L., & Bleichmar, H. (2001). La teoría del apego: un enfoque actual. Madrid: Psimática.
  • Moneta, M. (2003). El Apego. Aspectos clínicos y psicobiológicos de la díada madre-hijo. Santiago: Cuatro Vientos.

Bu metin yalnızca bilgilendirme amaçlı sunulmuştur ve bir profesyonelle görüşmeyi yerine geçmez. Şüpheleriniz varsa, uzmanınıza danışın.