Kısıtlayıcı Anne Babalar, İsyankar Çocuklar
Çocukluğumuz ve bu süreçte anne ve babamızla olan ilişkimiz kişiliğimizin oluşumunu belirler ve yaşantımızı doğrudan etkiler. Her ne kadar anne ve babaların çocukları için her zaman doğru olanı istediklerini bilsek ve buna inansak da, aşırı derecede kısıtlayıcı anne ve babalar çocuklarının isyankar bir kişiliğe bürünmelerine neden olabilmektedir.
Kısıtlayıcı Anne ve Babalar
Çocuklarından beklentileri ve onlara gösterdikleri sevgi açısından değerlendirildiğinde, birbirinden çok farklı ebeveynlik tarzları bulunmaktadır. Bunlardan biri olan otoriter anne ya da babalık, çocuklarından beklentileri son derece yüksek ve kısıtlayıcı özelliğe sahip ebeveynlik anlamına gelmektedir. Bu tip anne ve babalar, çocuklarına karşı kontrol ve disiplin uygulamalarını sıkı bir biçimde uygularken, diğer yandan da onlara karşı sevgilerini gösterme ve duygusal yaklaşımlar sergileme konusunda ise daha az cömert davranırlar.
Bu tür anne ve babalar, cezalandırma yöntemini doğal bir eğitim metodu olarak benimserler. Çocuklarının uygun olmayan davranışlarını, herhangi bir açıklama yapma gereksinimi duymadan ağır bir biçimde cezalandırma yolunu tercih ederler. Uygunsuz davranışları ortadan kaldırmaya odaklanır ve diyalog yönteminin pek de gerekli olmadığını düşünürler. Onlar için önemli olan tek şey çocuklarının kendilerine kayıtsız şartsız itaat etmelerini sağlamaktır.
Bunlara ek olarak otoriter anne ve babalar koydukları kuralları, üzerinde herhangi bir tartışma olmaksızın uygulamak isterler. Çocuklarının kendi fikirlerini ifade etmelerine izin vermezler ve görüş alışverişine de açık değildirler. Çocuklarının kişisel özgürlüklerini bastırır ve kısıtlarlar. Bunun sonucunda da onların, kendi ilgi, istek ve ihtiyaçlarından zaman içerisinde uzaklaşmalarına neden olurlar.
Otoriter bir tarzda çocuk yetiştiren anne ve babalar, çocuklarından her zaman itaat ve saygı beklerler. Bu bağlamda çocukları üzerinde son derece katı bir kontrol mekanizması kurarak onların doğru davranışlar sergilemesini sağlamaya çalışırlar. Ancak farkında olmasalar da, aslında anne ve babalarından gördükleri bu tür davranışlara tek yanıt yönteminin isyan etmek olduğunu düşünen baskılanmış çocuklar yetiştirmektedirler.
İsyankar Çocuklar
Çocuklarının isteklerine evet diyen ve genel olarak onlara toleranslı davranan bir ebeveynlik tarzının, çocukların isyankar yetişmelerine neden olduğu düşünülür. Elbette bunda bir derece haklılık payı olabilir. Ancak en az bunun kadar önemli fakat çok daha az bilinen diğer bir gerçek ise otoriter anne ve babalığın çocuk üzerindeki benzer etkisidir.
Genellikle çocuklarını sert bir biçimde eğiten ve yetiştiren anne ve babaların onları son derece düzgün davranışlar sergileyen birer birey haline dönüştürdüklerine inanılır. Ancak bu çocuklar çok yaygın bir biçimde iki farklı fakat ikisi de birbirinden olumsuz tavır sergileme eğilimindedirler. Bir kısmı korkak, çekingen ve kendine güveni son derece düşük bir genç olarak yetişirken, diğer bir kısım çocuklar ise karşı karşıya kaldıkları bu adaletsiz durumdan kaçış yolu olarak isyan etmeyi tercih ederler.
Bu noktada unutmamamız gereken önemli bir nokta, her insanın kendi kişiliğini geliştirme ve bunu ifade etme ihtiyacının bulunduğudur. Çocukluğumuzdan itibaren her birimiz sesimizin duyulmasını ve büyüklerimiz tarafından kabul görmeyi isteriz. Ayrıca her gün ne giyeceğimize kendimizi karar vermek gibi küçük şeylerin kontrolümüz altında olmasının verdiği keyfi de yaşamak isteriz.
Bir çocuğun güvenli bir ortamda kendini keşfedip kişiliğini geliştirmesi her anne ve babanın önemli sorumlulukları arasında bulunmaktadır. Bu ortam, onun kendi varlığının özünü ortaya çıkarması için uygun özelliklere sahip olmalıdır.
Anne ve babalar aşırı derecede kısıtlayıcı olduklarında ise çocuklar seslerini duyurabilecek fırsatı bulamazlar. Çünkü bu anne ve babalar çocuklarıyla konuşmaz, onları dinlemez ve onlarla birlikte vakit geçirmek için zaman ayırmazlar. Tek istedikleri şey çocuklarının körü körüne onlara itaat etmeleridir.
Bu durum, tamamen stres yüklü bir aile ortamının ortaya çıkmasının yanı sıra, çocukların anne ve babalarından gerekli sevgiyi görmemelerinden dolayı son derece mutsuz olmalarına da yol açar. Ayrıca hayatları boyunca susturulmuş olan çocuklar büyüdüklerinde seslerinin duyulması için sürekli olarak mücadele etmek durumunda kalacaklardır.
Ergenlik Dönemi
Ergenlik dönemi, gençlerin en fazla isyankar tavırlar içinde oldukları dönemdir. Bu çağlardaki gençlerin tamamı otoriteye karşı çıkmaya ve kuralları çiğnemeye eğilimlidirler. Aslında bu tür davranışları sırf anne ve babalarını kızdırmak için yapmazlar. Sadece kimliklerini bulmaya çalışan ve adeta henüz yapım aşamasında birer bireydirler.
Sağlıklı ve sevgi dolu bir aile ortamında büyüyen bir genç, bu zorlu yılları çok da fazla sorun yaşamadan geçirir. Çünkü bu şansa sahip olan çocuklar, anne ve babaları tarafından saygı duyulup destekleneceklerini bilirler. Onlarla karşılıklı oturup konuşabilir, onlara güvenir ve bunların sonucunda da onların koydukları kurallara gereken saygıyı gösterirler.
Diğer taraftan, kısıtlayıcı yapıdaki anne ve babalar ise aile içinde adaletsiz bir ortamın oluşmasına neden olurlar. Bu ortamın doğal bir sonucu olarak da çocuklar kendilerini bir birey olarak ispat etme çabası içine girer ve böylece kişisel bütünlüklerini korumaya çalışırlar.
Ergenlik döneminde gençlerin isyankar tavırları ve anne babalarına karşı sert tutumları ciddi problemlerin yaşanmasına yol açabilir. Bu gençlerden bazıları, isyanlarının bir göstergesi olarak sigara, alkol ya da diğer zararlı madde kullanımlarına yönelebilirler. Bazıları ise daha abartılı tavırlar sergileyebilir, tamamen sorumsuzca davranabilir, anne ve babasının bulunmadığı ortamlarda agresif bir tutum içinde bulunabilirler.
Bu nedenle, böyle bir duruma düşmemek için çocuklarımıza açık ve mantıklı sınırlar çizmeliyiz. Ancak bunu yaparken de onlara göstereceğimiz sevgi ve desteğin, aramızdaki ilişkinin en temel parçası olmasını sağlamalıyız. Bu bağlamda, onların bağımsız birer birey olarak gelişimlerini sağlayabilmeleri için onları dinlemeli, onlara saygı duymalı ve gereken yaşam alanını onlara vermeliyiz.
Temel felsefemiz, saygı ve itaat kavramlarının ikna ile kazanılabileceğini bilmek olmalıdır. Çünkü bu değerler insanın içinden gelen ve ancak içselleştirildiğinde anlam ifade eden değerlerdir. Kesinlikle anne ve baba korkusuyla ya da ceza endişesiyle elde edilemez. Bir gencin anne ve babası, ona sınırlar koyma ile istediklerini tecrübe etme konularında dengeyi yakalayabilirlerse, o gencin ergenlik çağında isyankar bir tutum sergilemesi için hiçbir neden kalmayacaktır.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Mestre, M. V., Tur, A. M., Samper, P., Nácher, M. J., & Cortés, M. T. (2007). Estilos de crianza en la adolescencia y su relación con el comportamiento prosocial. Revista latinoamericana de psicología, 39(2), 211-225.
- Calleja, N., & Aguilar, J. (2008). Por qué fuman las adolescentes: Un modelo estructural de la intención de fumar. Adicciones, 20(4), 387-394.