Luteal Faz Nedir ve Hamileliğe Nasıl Etki Eder?
Luteal faz, ovülasyon (yumurtlama) sonrası başlayan ve bir sonraki menstrüal (adet) döngüsünün başında sonlanan bir evredir. Birçok kadın, anne olmaya karar verene kadar bu durumdan habersizdir. Bu kısa evre, hamile kalmayı güçleştirebilir veya düşüğe sebep olabilir.
Luteal fazın sadece hamilelik sırasında önemli olmadığını unutmamak gerekir. Luteal fazın normal aralıkta sürmesi, sağlıklı bir adet döngüsünün ve vücudun düzgün çalıştığının bir işaretidir. Ayrıca, kadınların birçok fonksiyonunu yerine getirebilmesini de sağlar.
“Döllenme olasılığı genelde yumurtlamanın gerçekleştiği adet döngüsü sırasındadır. Yaklaşık olarak 14. günden yumurtlama sonrası 1 ila 3. güne kadardır. Yumurta, bu süre içerisinde bozulmadan hayatta kalabilir.”
– Xunta de Galicia –
Luteal faz sırasında ne olur?
Ovülasyon gerçekleştiğinde kadın organizması, olası bir hamilelik için bekleme evresine girer. Bu evrede, yumurtayı desteklemekten sorumlu olan ve yumurtaların içindeki yapının ismini alan corpus luteum; progesteron üretmeye başlar. Bu hormon, rahmi sıkılaştırır. Böylece, döllenen yumurta düzgün bir şekilde yerleşir.
Eğer rahme yerleşecek yumurta yoksa, vücut 11 ile 17 gün içinde progesteron üretmeyi bırakır. Daha sonra, oluşan katman, menstrüasyon sırasında vücuttan atılır.
Hamile kalmaya çalışırken luteal fazı neden göz önünde bulundurmak gerekir?
Hamilelik, sperm yumurtayı döllediği zaman başlamaz. Embriyo, rahme düştüğünde başlar. Bunun olması için de vücudun yeteri kadar progesteron üretmiş olması gerekir. Bu sayede rahim, büyümenin başlamasını destekleyecek kadar sağlıklı ve güçlüdür.
Bu fikirler ışığında, luteal faz daha kısa sürdüğünde (10 gün), vücut daha az progesteron üretir. Yani, döllenmenin gerçekleşmesi ve embriyonun düşmesi için daha az şans vardır. Bu nedenle luteal fazı 15 veya 16 gün süren canlılarda hamilelik daha kolay gerçekleşir.
Luteal fazın kısa sürmesi, tiroit problemleri, yaşlanma ve obezite gibi iç faktörlere bağlı olabilir. Ayrıca stres, anksiyete, aşırı egzersiz ve yeme bozuklukları da bu doğal sürece etki eder. Bu durum, luteal faz bozukluğu olarak bilinir.
Luteal faz bozukluğu belirtileri
- Daha kısa ve sık adet döngüleri.
- Düşük.
- Hamile kalmakta zorluk.
- Döngüler arasında kanama veya lekeleme.
Luteal fazın yaş ile birlikte değişmediğine dikkat etmek gerekir. Asıl değişen, menopoz evresine yaklaşan kadının ürettiği progesteron seviyesidir.
Hamile kalmaya çalışmayan kadınlarda luteal faz
Adet döngüsünün süresi progesteron üretimi hakkında büyük bir ipucu verir. Bu hormonun, vücudu sağlıklı tutmak için gerekli yaşamsal bir hormon olduğunu unutmayın. Bilinen fonksiyonları ise:
- Sağlıklı ve güçlü kemik hücresi üretimi.
- Metabolizma işleyişinin iyileşmesi (enerji seviyelerinin artması ve iştahın düzenlenmesi).
- Kadınların daha iyi uyumasını ve dinlenmesini sağlaması.
- Cildi ve saçı daha parlak ve sağlıklı yapması.
- Göğüsler ve endometriyumdaki (dölyatağı iç zarı) kanser hücreleriyle savaşması.
- Bağırsak kaslarını rahatlatması. Kabızlık gibi kompleks ve rahatsızlık veren durumların önüne geçmesi.
- Menstrüasyon sırasında ruh halini iyileştirmesi.
- Döllenmiş yumurtaların muhafaza edildiği rahmi oluşturan hücreleri güçlendirmesi.
Luteal faz, doğurganlığın önemli bir göstergesidir. Anne olmayı isteyen kadınlar için vücudu ve üreme sisteminin işleyişi hakkında bilgi sahibi olmak çok önemlidir. Eğer yukarıda bahsettiğimiz belirtiler görülüyorsa, gerekli klinik testleri yapacak ve doğru tedavi yöntemini önerecek bir uzmana danışılmalıdır.
Tüm alıntı yapılan kaynaklar, kalitelerini, güvenilirliklerini, güncelliklerini ve geçerliliklerini sağlamak için ekibimiz tarafından derinlemesine incelendi. Bu makalenin bibliyografisi güvenilir ve akademik veya bilimsel doğruluğa sahip olarak kabul edildi.
- Cedrin-Durnerin I, et al. (2005). What is the significance of short follicular phases in infertile women? DOI: 1016/j.fertnstert.2005.07.407
- Cortéz, L. J., Prieto, A. R., & Olcese, J. V. (1993). Insuficiencia de la fase lútea en infertilidad. Revista Peruana de Ginecología y Obstetricia, 39(14), 12-15. http://www.spog.org.pe/web/revista/index.php/RPGO/article/view/1346